"Drift" denen şey...
Türkiye'de son birkaç yıldır herkesin dilinde bu kelime.. Pek çoğumuz az ya da çok birşeyler biliyoruz bu tabir hakkında. Peki ülkemizde son yıllarda bu kadar popüler hale gelen "drift" kelimesi ne demek oluyor?
Drift denen şey bir otomobil kullanma tekniğidir. (Bunu konuyla şimdiye kadar hiç ilgisi olmayanlar için yazdım) . Drift tekniğinin Japonya kökenli olduğunu ve otomobili farklı şekillerde kaydırarak kullanma tekniğini kastettiğini biliyoruz temelde. Özellikle The Fast And The Furious-Tokyo Drift adlı sinema filmiyle birlikte ülkemizde çok daha fazla insan tarafından bilinir oldu. Tıpkı serinin ilk filmiyle birlikte modifiye çılgınlığının inanılmaz bir hızla gelişmeye başlaması gibi...
Öncelikle drift tekniğinin nasıl doğduğundan bahsetmek isterim ;
Karada gerçekleştirilen motor sporlarında 2 ana grup vardır. Bunlar asfalt yarışlar ve asfalt dışı yarışlardır. Asfalt dışı yarışlarda (ister otomobil isterse motorsiklet olsun) araçlar , zemin yapısından kaynaklı sebeplerle dönüşlerde "kayarak" ilerlerler. Bu durum , aslında araçların kontrolden çıkması , yol tutuşunu kaybedip zemin üzerinde gezinmesi olayıdır ve sürücünün bilgisi dahilinde gerçekleşir. Kimi zaman da sürücü müdahalesiyle araçlar kontrolden bilhassa çıkarılır ki bu durum , toprak-çamur-kar gibi zorlu zeminlerde dönüşleri daha hızlı yapabilmek , mevcut hızı kaybetmeden dönebilmek adına bilinçli olarak gerçekleştirilir. Asfalt harici yarışların farkı budur ve bu unsur seyirciye de izlemesi çok zevkli görüntüler verir.
Asfalt yarışlarında ise durum tam tersidir , zemin kusursuzdur ve lastikler de zemine inatla tutunabilmek için üretilmişlerdir. Virajlara giriş ve çıkış , lastikler ve zemin uyumu sayesinde kayma olmadan (veya minimum seviyelerde kayarak) gerçekleşir ve sahip olunan hız da en az şekilde kaybedilmek suretiyle sonuçta en iyi tur zamanları elde edilmiş olur.
Her iki yarış şekli de zamana ve sonuçta diğer rakiplere karşı yapıldığı için rakibi geçmek ve en iyi tur zamanını elde etmek tabii ki de şarttır.
Hikaye işte bu ikilem arasında başlıyor. 1960'lı yıllarda , dönemin başarılı Grand Prix sürücüsü Tazio Nuvolari , kendine özgü ve değişik bir sürüş teknik geliştiriyor. Bay Nuvolari , Grand Prix yarışlarında hep asfaltta yarışılmasına rağmen , aracını dönüşlerde dört tekerlek üzerinde bir miktar kaydırmak suretiyle rakiplerine göre virajlara daha hızlı girip dolayısı ile de daha hızlı çıkmayı beceriyor ve böylece o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen değişik bir fikri yakalamış oluyor. Bu teknik , o dönemdeki çoğu sürücü tarafından kabul görmüyor (belki de uygulamasını beceremedikleri için olabilir) .
1970'li yıllarda Japonya'da Bay Kunimitsu Takahashi , Tazio Nuvolari'nin bu tekniğini inceliyor ve tekniği daha ileri bir seviyeye getiriyor. Virajlarda aracını "apex" noktasına mümkün olan en yüksek süratle taşıyıp , viraj içinde kaymaya başlayarak çok daha yüksek dönüş hızları yakalayabilen bir teknik geliştiriyor. Bu teknik , o yıllardaki Japonya Binek Otomobilleri Şampiyonası dahilinde neredeyse tüm pilotlar arasında popülerlik kazanıyor.
(Apex noktasının ne demek olduğunu daha sonra anlatacağım)
Takahashi'nin bu tekniğini çok beğenen başka biri daha var. Bu genç insan , günümüzde bütün dünyanın tanıdığı , saygı duyduğu ve sevdiği Bay Keiichi Tsuchiya , yani nam-ı diğer Drift King' den başkası değil... (Japonlar ona Dori-Kin diyorlar)
Tsuchiya , çok etkilendiği bu tekniği öğrenmek ve geliştirmek için Japonya'nın uçsuz bucaksız dağlarındaki bol virajlı yollara kendini atıyor. Burada pratik yaparak drift tekniğini öğrenmenin yanında , günümüz drift tekniklerini ve kurallarını da böylece yaratmış oluyor.
Tsuchiya , 1977 yılında dönemin ünlü otomobil-modifiye dergilerinin ve ünlü modifiye atölyelerinin yardımı ile Pluspy adında bir video çekiyor ve bu sayede bütün dünya Tsuchiya'nın yarattığı bu yeni tekniği , yani drift tekniklerini görmüş oluyor. Bugün dünyada drift tekniğine gönül verip de Pluspy'i hiç seyretmemiş bir kişi sanıyorum ki yoktur.
Pluspy sayesinde bütün Japonya bu tekniğe aşık oluyor ve milliyetçi duygularla destekliyorlar. Tüm gençler otomobillerine atlayıp dağ yollarında pratik yapmaya başlıyor ve drift bu şekilde Japonya'nın gelenekleri arasında yerini alıyor. Bugün drift tekniği için kulaktan dolma bilgilerle söylenen "Japon gençlerinin Japonya'daki dağ yollarında gazlarken buldukları yanlama-araç kaydırma tekniği" yakıştırması bu nedenle yapılmaktadır.
1988 yılında Option Magazine dergisinin baş editörü Daijiro Inada , Japonya'daki ünlü Tsukuba pistinde ilk drift yarışını düzenliyor ve böylece drift , resmi bir yarış şekli haline gelmiş oluyor.
Uzun yıllar boyunca Japonya haricindeki ülkeler bu sporu (evet bence drift bir spordur) ciddi bir organizasyon olarak kabul etmediler ve ülkelerinde düzenlemediler. Ama içinde bulunduğumuz son yıllarda drift bütün dünyada inanılmaz bir hızla popüler oldu ve şu an Amerika'da bile bu yarışlar düzenleniyor. Amerika , yıllar boyunca Formula1'i bile sevmemiş ve ülkesinde düzenlemeye girişmemiştir. Onların sporları Nascar'dır ve onun harıcinde bir motorsporu etkinliğini (ukalaca) beğenmezler. Neyse.. Konumuza dönelim...
Drift yarışlarında amaç , viraja mümkün olan en büyük açıyla ve mümkün olan en yüksek hızla girebilmek , viraj içinde aracı en uzun süre kaydırarak ilerleyebilmek , patinaj esnasında en çok lastik dumanını çıkarabilmek , aracı olabilecek en akıcı şekilde kullanabilmek ve eğer iki kişi birlikte yarışıyorlarsa (bir nevi "it" dalaşı) önündeki rakibine çarpmayacak şekilde onu en yakın mesafeden takip edebilmek şeklinde sıralanabilir. Yani bildiğimiz yarışma disiplinleri ile ilgisi yok. Peki kazanan nasıl belli oluyor? Pistin önemli noktalarında konuşlanan hakemler , belirli kriterlere göre yapılan hareketlere-manevralara puan veriyorlar ve böylece kazanan tayin ediliyor.
Seyretmesi gerçekten çok zevkli.. Hiç seyretmediyseniz şiddetle tavsiye ederim...
Şimdi işin biraz detayına girelim ;
Nasıl drift yapılır?
Bir virajı en hızlı ve düzgün şekilde geçebilmek için virajı "apex" noktasında yakalamak ve kontrollü bir gazla virajı çıkmak gerekir. Bu nokta , virajın geometrisine göre en içte kalan kısmıdır. Apex'i yakalayabilmek için öncesinde mutlaka belirli bir miktar fren yapıp yavaşlamak gerekir ki aksi halde araç viraj dışına doğru kayacağı için içeri kapanmak ve apex'e dokunmak mümkün olmayacaktır.
Drift yaparken bu tekniği kullanmak yerine en temel haliyle , yavaşlama yapılmaz ve viraj öncesinde bazı müdahalelerle araç kaydırılmaya başlanır , hızı kaybetmeden , araç kayarken apex'e dokunup viraj aynı hızla terkedilir.
Peki araç nasıl bilinçli olarak kaydırılır?
Aracın kayabilmesi için lastiklerin yere tutunma özelliğinin azalması gereklidir. Normal gidişte aracın ağırlığı (istisnalar hariç) 4 tekerleğin yere temas yüzeyleri arasında dengeli şekilde dağılmıştır. Herhangi bir etki sonrası bu dengeler bozulduğunda , üzerindeki ağırlık azalan lastik yere daha az tutunabilir hale gelir. Bu etkiler viraja girme , ani hızlanma , ani yavaşlama gibi durumlarda gerçekleşir. Bu gibi durumlarda aracın ağırlığı , 4 tekerleğe eşit dağılmış halinden kurtulacak ve merkez kaç kuvvetinin etkisiyle dengesiz dağılım gösterecektir. Frene basıldığında aracın önünün alçalması , gaza yüklenildiğinde aracın arkasının yere inip burnunun havaya kalkması , viraja girildiğinde aracın bir tarafa doğru yatması bu etkinin sonucudur. Bu duruma "ağırlık transferi" denir. Bilinçli olarak ağırlık transferinin gerçekleştirilmesi , kayma hareketini başlatan en önemli etkiyi yaratır.
Ağırlık transferini gerçekleştirebilmek için yapılması gereken birkaç temel hareketi detaylara fazla girmeden açıklamaya çalışalım ;
-El frenini kullanmak (e-brake drift) ; En temel kayma yöntemidir. Kaymayı başlatmak için el freni , arka tekerlekleri kilitleyecek kadar çekili tutulur ve araç arkadan kaymaya başlar.
-Limit fren (braking drift) ; Viraj içinde sertçe frene basılır ve direksiyon viraj içine doğru çevirilir. Böylece aracın ağırlığı şiddetle ön tarafa transfer edileceği için arka lastikler hafifleyecek ve aracın arkası viraj dışına doğru kaymaya başlayacaktır.
-Vites küçülterek lastikleri kilitlemek (shift lock) ; Viraj içinde vites küçültülür ve debriyaj hızlıca bırakılır. Böylece şanzıman arka tekerlekleri küçük vitese göre döndürmek isteyecektir. Bu durumda arka tekerleklerin dönüş hızı aniden azalır , lastikler kilitlenir ve kayma başlar.
-Debriyaj tokatlamak (clutch kick) ; Aracın motor devrinin düşük olduğu durumlarda sağ ayak gaz pedalına tam basılı iken viraj içinde debriyaja çok çok kısa süre basılır ve bırakılır , daha doğrusu pedal tekmelenir. Bu "bas-çek" durumda anlık olarak debriyaja basıldığı sırada motorun devri aniden ve fazlasıyla yükselecek ve hemen ardından hızlıca ayak debriyajdan çekildiği anda da bu yüksek devir sayesinde arka tekerlekler yüksek güç sayesinde patinaja başlayacaktır. Bu patinaj sayesinde kayma başlar.
-Motor gücü ile kaymak (power over) ; Orta yükseklikte bir motor devrinde , kaymadan viraja girilir , frenle yavaşlansa bile debriyaj kullanılmaz , motor devri orta seviyelerde olacağı için vites düşürmeden viraj içinde aniden gaza sonuna kadar basılır. Motorun üreteceği bu ani güç arka tekerlekleri patinaja düşürerek kaymayı başlatacaktır.
-Direksiyon ile savurma (feint) ; Fren kullanılmayan bir tekniktir. Viraj öncesinde direksiyon , virajın aksi istikametine doğru kısa süreli ama sert şekilde çevrilir. Hemen ardından da direksiyon yine sertçe ama bu kez viraja doğru çevrilerek aracın ağırlık transferi ile oynanır. Ard arda senkronize şekilde yapılan bu iki hareket sayesinde aracın dengesi bozulacağı için araç kaymaya başlayacaktır. Kontrollü şekilde gaz verilerek kayma hareketi devam ettirilir ve virajdan çıkılır.
Basit denebilecek bu teknikler ile kayma hareketi başlatılır. Ancak kaymanın kontrol edilebilmesi için temelde son derece senkronize direksiyon-gaz pedalı müdahaleleri gerekmektedir. Yoksa sadece kayma başlatılır ve herhangi bir ek müdahale yapılmazsa spin atar ve kontrolü kaybedersiniz. Kayma hareketinin nasıl devam ettirileceği , aracın nasıl kontrol edileceği tamamen sürücülük yetenekleriniz dahilinde şekillenen ve tümüyle hisleriniz ile yöneteceğiniz bir senfonidir. Hislerinizi geliştirebilmek , kontrolü öğrenmek , aracınızla-tekerleklerinizle-yol yüzeyiyle konuşabilmek için gereken şey , sadece ve sadece sürekli antreman yapmaktır...
Şimdi gelin hep birlikte bu teknikleri ve nasıl uygulandıklarını , hayran olunası insan "Tsuchiya-San"dan öğrenelim ;
Şunu belirtmeden geçemeyeceğim ; orada burada el frenini çekip aracın arkasını savurmak dirft değildir. Drift bir bütündür , ciddi bir teknik bilgi , ciddi bir çalışma ve bol antreman gerektirir ve kesinlikle özel bir parkurda , özel donanımlarla yapılması gereken bir spordur.
Yoksa sokak aralarında veya trafikte saçma sapan hareketler yapıp , diğer kişileri - araçları tehlikeye sokan "apaçi"ler kendilerini "drift"çi zannetmesinler...
Bunlar haricinde tabii ki çok daha profesyonel teknikler bulunmaktadır ama en yalın halleri ile temelde bu teknikleri sayabiliriz. Dikkatinizi çektiyse bu tekniklerde arkadan itişli (RWD) araçlar kullanılmaktadır. Bu noktada drift işinin ana kuralını söylememiz gerekiyor ; "drift tekniği , arkadan itişli araçlarla uygulanır". Bu kesinlikle önden çekişli veya dört çekerli araçlar drift yapamaz demek değildir , ama drift tekniği , arkadan itişli araçlar için yaratılmıştır ve bu araçlarla kesinlikle daha kolay ve daha güzel drift yapılır.
Drift için arkadan itişli ve aracın ağırlığına göre güçlü motoru olan bir otomobil kullanmak birinci tavsiyedir. Arkadan itişli olmayan araçlarda drift yapmak zordur ve kontrol edilmeleri de güçtür. Aracın motorunun güçsüz olması da size yeterli çekiş gücü veremeyeceğinden dolayı düzgün bir drift yapmak çok çok zorlaşır. Nissan,Toyota, Mazda ve Bmw , drift aracı seçerken başvurulabilecek en önemli markalardır.
İzlemesi son derece keyifli olan bu otomobil sporunun müptelası değilseniz bence artık olacaksınız...
Drift denen şey bir otomobil kullanma tekniğidir. (Bunu konuyla şimdiye kadar hiç ilgisi olmayanlar için yazdım) . Drift tekniğinin Japonya kökenli olduğunu ve otomobili farklı şekillerde kaydırarak kullanma tekniğini kastettiğini biliyoruz temelde. Özellikle The Fast And The Furious-Tokyo Drift adlı sinema filmiyle birlikte ülkemizde çok daha fazla insan tarafından bilinir oldu. Tıpkı serinin ilk filmiyle birlikte modifiye çılgınlığının inanılmaz bir hızla gelişmeye başlaması gibi...
Öncelikle drift tekniğinin nasıl doğduğundan bahsetmek isterim ;
Karada gerçekleştirilen motor sporlarında 2 ana grup vardır. Bunlar asfalt yarışlar ve asfalt dışı yarışlardır. Asfalt dışı yarışlarda (ister otomobil isterse motorsiklet olsun) araçlar , zemin yapısından kaynaklı sebeplerle dönüşlerde "kayarak" ilerlerler. Bu durum , aslında araçların kontrolden çıkması , yol tutuşunu kaybedip zemin üzerinde gezinmesi olayıdır ve sürücünün bilgisi dahilinde gerçekleşir. Kimi zaman da sürücü müdahalesiyle araçlar kontrolden bilhassa çıkarılır ki bu durum , toprak-çamur-kar gibi zorlu zeminlerde dönüşleri daha hızlı yapabilmek , mevcut hızı kaybetmeden dönebilmek adına bilinçli olarak gerçekleştirilir. Asfalt harici yarışların farkı budur ve bu unsur seyirciye de izlemesi çok zevkli görüntüler verir.
Asfalt yarışlarında ise durum tam tersidir , zemin kusursuzdur ve lastikler de zemine inatla tutunabilmek için üretilmişlerdir. Virajlara giriş ve çıkış , lastikler ve zemin uyumu sayesinde kayma olmadan (veya minimum seviyelerde kayarak) gerçekleşir ve sahip olunan hız da en az şekilde kaybedilmek suretiyle sonuçta en iyi tur zamanları elde edilmiş olur.
Her iki yarış şekli de zamana ve sonuçta diğer rakiplere karşı yapıldığı için rakibi geçmek ve en iyi tur zamanını elde etmek tabii ki de şarttır.
Hikaye işte bu ikilem arasında başlıyor. 1960'lı yıllarda , dönemin başarılı Grand Prix sürücüsü Tazio Nuvolari , kendine özgü ve değişik bir sürüş teknik geliştiriyor. Bay Nuvolari , Grand Prix yarışlarında hep asfaltta yarışılmasına rağmen , aracını dönüşlerde dört tekerlek üzerinde bir miktar kaydırmak suretiyle rakiplerine göre virajlara daha hızlı girip dolayısı ile de daha hızlı çıkmayı beceriyor ve böylece o zamana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen değişik bir fikri yakalamış oluyor. Bu teknik , o dönemdeki çoğu sürücü tarafından kabul görmüyor (belki de uygulamasını beceremedikleri için olabilir) .
1970'li yıllarda Japonya'da Bay Kunimitsu Takahashi , Tazio Nuvolari'nin bu tekniğini inceliyor ve tekniği daha ileri bir seviyeye getiriyor. Virajlarda aracını "apex" noktasına mümkün olan en yüksek süratle taşıyıp , viraj içinde kaymaya başlayarak çok daha yüksek dönüş hızları yakalayabilen bir teknik geliştiriyor. Bu teknik , o yıllardaki Japonya Binek Otomobilleri Şampiyonası dahilinde neredeyse tüm pilotlar arasında popülerlik kazanıyor.
(Apex noktasının ne demek olduğunu daha sonra anlatacağım)
Takahashi'nin bu tekniğini çok beğenen başka biri daha var. Bu genç insan , günümüzde bütün dünyanın tanıdığı , saygı duyduğu ve sevdiği Bay Keiichi Tsuchiya , yani nam-ı diğer Drift King' den başkası değil... (Japonlar ona Dori-Kin diyorlar)
Tsuchiya , çok etkilendiği bu tekniği öğrenmek ve geliştirmek için Japonya'nın uçsuz bucaksız dağlarındaki bol virajlı yollara kendini atıyor. Burada pratik yaparak drift tekniğini öğrenmenin yanında , günümüz drift tekniklerini ve kurallarını da böylece yaratmış oluyor.
Tsuchiya , 1977 yılında dönemin ünlü otomobil-modifiye dergilerinin ve ünlü modifiye atölyelerinin yardımı ile Pluspy adında bir video çekiyor ve bu sayede bütün dünya Tsuchiya'nın yarattığı bu yeni tekniği , yani drift tekniklerini görmüş oluyor. Bugün dünyada drift tekniğine gönül verip de Pluspy'i hiç seyretmemiş bir kişi sanıyorum ki yoktur.
Pluspy sayesinde bütün Japonya bu tekniğe aşık oluyor ve milliyetçi duygularla destekliyorlar. Tüm gençler otomobillerine atlayıp dağ yollarında pratik yapmaya başlıyor ve drift bu şekilde Japonya'nın gelenekleri arasında yerini alıyor. Bugün drift tekniği için kulaktan dolma bilgilerle söylenen "Japon gençlerinin Japonya'daki dağ yollarında gazlarken buldukları yanlama-araç kaydırma tekniği" yakıştırması bu nedenle yapılmaktadır.
1988 yılında Option Magazine dergisinin baş editörü Daijiro Inada , Japonya'daki ünlü Tsukuba pistinde ilk drift yarışını düzenliyor ve böylece drift , resmi bir yarış şekli haline gelmiş oluyor.
Uzun yıllar boyunca Japonya haricindeki ülkeler bu sporu (evet bence drift bir spordur) ciddi bir organizasyon olarak kabul etmediler ve ülkelerinde düzenlemediler. Ama içinde bulunduğumuz son yıllarda drift bütün dünyada inanılmaz bir hızla popüler oldu ve şu an Amerika'da bile bu yarışlar düzenleniyor. Amerika , yıllar boyunca Formula1'i bile sevmemiş ve ülkesinde düzenlemeye girişmemiştir. Onların sporları Nascar'dır ve onun harıcinde bir motorsporu etkinliğini (ukalaca) beğenmezler. Neyse.. Konumuza dönelim...
Drift yarışlarında amaç , viraja mümkün olan en büyük açıyla ve mümkün olan en yüksek hızla girebilmek , viraj içinde aracı en uzun süre kaydırarak ilerleyebilmek , patinaj esnasında en çok lastik dumanını çıkarabilmek , aracı olabilecek en akıcı şekilde kullanabilmek ve eğer iki kişi birlikte yarışıyorlarsa (bir nevi "it" dalaşı) önündeki rakibine çarpmayacak şekilde onu en yakın mesafeden takip edebilmek şeklinde sıralanabilir. Yani bildiğimiz yarışma disiplinleri ile ilgisi yok. Peki kazanan nasıl belli oluyor? Pistin önemli noktalarında konuşlanan hakemler , belirli kriterlere göre yapılan hareketlere-manevralara puan veriyorlar ve böylece kazanan tayin ediliyor.
Seyretmesi gerçekten çok zevkli.. Hiç seyretmediyseniz şiddetle tavsiye ederim...
Şimdi işin biraz detayına girelim ;
Nasıl drift yapılır?
Bir virajı en hızlı ve düzgün şekilde geçebilmek için virajı "apex" noktasında yakalamak ve kontrollü bir gazla virajı çıkmak gerekir. Bu nokta , virajın geometrisine göre en içte kalan kısmıdır. Apex'i yakalayabilmek için öncesinde mutlaka belirli bir miktar fren yapıp yavaşlamak gerekir ki aksi halde araç viraj dışına doğru kayacağı için içeri kapanmak ve apex'e dokunmak mümkün olmayacaktır.
Drift yaparken bu tekniği kullanmak yerine en temel haliyle , yavaşlama yapılmaz ve viraj öncesinde bazı müdahalelerle araç kaydırılmaya başlanır , hızı kaybetmeden , araç kayarken apex'e dokunup viraj aynı hızla terkedilir.
Peki araç nasıl bilinçli olarak kaydırılır?
Aracın kayabilmesi için lastiklerin yere tutunma özelliğinin azalması gereklidir. Normal gidişte aracın ağırlığı (istisnalar hariç) 4 tekerleğin yere temas yüzeyleri arasında dengeli şekilde dağılmıştır. Herhangi bir etki sonrası bu dengeler bozulduğunda , üzerindeki ağırlık azalan lastik yere daha az tutunabilir hale gelir. Bu etkiler viraja girme , ani hızlanma , ani yavaşlama gibi durumlarda gerçekleşir. Bu gibi durumlarda aracın ağırlığı , 4 tekerleğe eşit dağılmış halinden kurtulacak ve merkez kaç kuvvetinin etkisiyle dengesiz dağılım gösterecektir. Frene basıldığında aracın önünün alçalması , gaza yüklenildiğinde aracın arkasının yere inip burnunun havaya kalkması , viraja girildiğinde aracın bir tarafa doğru yatması bu etkinin sonucudur. Bu duruma "ağırlık transferi" denir. Bilinçli olarak ağırlık transferinin gerçekleştirilmesi , kayma hareketini başlatan en önemli etkiyi yaratır.
Ağırlık transferini gerçekleştirebilmek için yapılması gereken birkaç temel hareketi detaylara fazla girmeden açıklamaya çalışalım ;
-El frenini kullanmak (e-brake drift) ; En temel kayma yöntemidir. Kaymayı başlatmak için el freni , arka tekerlekleri kilitleyecek kadar çekili tutulur ve araç arkadan kaymaya başlar.
-Limit fren (braking drift) ; Viraj içinde sertçe frene basılır ve direksiyon viraj içine doğru çevirilir. Böylece aracın ağırlığı şiddetle ön tarafa transfer edileceği için arka lastikler hafifleyecek ve aracın arkası viraj dışına doğru kaymaya başlayacaktır.
-Vites küçülterek lastikleri kilitlemek (shift lock) ; Viraj içinde vites küçültülür ve debriyaj hızlıca bırakılır. Böylece şanzıman arka tekerlekleri küçük vitese göre döndürmek isteyecektir. Bu durumda arka tekerleklerin dönüş hızı aniden azalır , lastikler kilitlenir ve kayma başlar.
-Debriyaj tokatlamak (clutch kick) ; Aracın motor devrinin düşük olduğu durumlarda sağ ayak gaz pedalına tam basılı iken viraj içinde debriyaja çok çok kısa süre basılır ve bırakılır , daha doğrusu pedal tekmelenir. Bu "bas-çek" durumda anlık olarak debriyaja basıldığı sırada motorun devri aniden ve fazlasıyla yükselecek ve hemen ardından hızlıca ayak debriyajdan çekildiği anda da bu yüksek devir sayesinde arka tekerlekler yüksek güç sayesinde patinaja başlayacaktır. Bu patinaj sayesinde kayma başlar.
-Motor gücü ile kaymak (power over) ; Orta yükseklikte bir motor devrinde , kaymadan viraja girilir , frenle yavaşlansa bile debriyaj kullanılmaz , motor devri orta seviyelerde olacağı için vites düşürmeden viraj içinde aniden gaza sonuna kadar basılır. Motorun üreteceği bu ani güç arka tekerlekleri patinaja düşürerek kaymayı başlatacaktır.
-Direksiyon ile savurma (feint) ; Fren kullanılmayan bir tekniktir. Viraj öncesinde direksiyon , virajın aksi istikametine doğru kısa süreli ama sert şekilde çevrilir. Hemen ardından da direksiyon yine sertçe ama bu kez viraja doğru çevrilerek aracın ağırlık transferi ile oynanır. Ard arda senkronize şekilde yapılan bu iki hareket sayesinde aracın dengesi bozulacağı için araç kaymaya başlayacaktır. Kontrollü şekilde gaz verilerek kayma hareketi devam ettirilir ve virajdan çıkılır.
Basit denebilecek bu teknikler ile kayma hareketi başlatılır. Ancak kaymanın kontrol edilebilmesi için temelde son derece senkronize direksiyon-gaz pedalı müdahaleleri gerekmektedir. Yoksa sadece kayma başlatılır ve herhangi bir ek müdahale yapılmazsa spin atar ve kontrolü kaybedersiniz. Kayma hareketinin nasıl devam ettirileceği , aracın nasıl kontrol edileceği tamamen sürücülük yetenekleriniz dahilinde şekillenen ve tümüyle hisleriniz ile yöneteceğiniz bir senfonidir. Hislerinizi geliştirebilmek , kontrolü öğrenmek , aracınızla-tekerleklerinizle-yol yüzeyiyle konuşabilmek için gereken şey , sadece ve sadece sürekli antreman yapmaktır...
Şimdi gelin hep birlikte bu teknikleri ve nasıl uygulandıklarını , hayran olunası insan "Tsuchiya-San"dan öğrenelim ;
Şunu belirtmeden geçemeyeceğim ; orada burada el frenini çekip aracın arkasını savurmak dirft değildir. Drift bir bütündür , ciddi bir teknik bilgi , ciddi bir çalışma ve bol antreman gerektirir ve kesinlikle özel bir parkurda , özel donanımlarla yapılması gereken bir spordur.
Yoksa sokak aralarında veya trafikte saçma sapan hareketler yapıp , diğer kişileri - araçları tehlikeye sokan "apaçi"ler kendilerini "drift"çi zannetmesinler...
Bunlar haricinde tabii ki çok daha profesyonel teknikler bulunmaktadır ama en yalın halleri ile temelde bu teknikleri sayabiliriz. Dikkatinizi çektiyse bu tekniklerde arkadan itişli (RWD) araçlar kullanılmaktadır. Bu noktada drift işinin ana kuralını söylememiz gerekiyor ; "drift tekniği , arkadan itişli araçlarla uygulanır". Bu kesinlikle önden çekişli veya dört çekerli araçlar drift yapamaz demek değildir , ama drift tekniği , arkadan itişli araçlar için yaratılmıştır ve bu araçlarla kesinlikle daha kolay ve daha güzel drift yapılır.
Drift için arkadan itişli ve aracın ağırlığına göre güçlü motoru olan bir otomobil kullanmak birinci tavsiyedir. Arkadan itişli olmayan araçlarda drift yapmak zordur ve kontrol edilmeleri de güçtür. Aracın motorunun güçsüz olması da size yeterli çekiş gücü veremeyeceğinden dolayı düzgün bir drift yapmak çok çok zorlaşır. Nissan,Toyota, Mazda ve Bmw , drift aracı seçerken başvurulabilecek en önemli markalardır.
İzlemesi son derece keyifli olan bu otomobil sporunun müptelası değilseniz bence artık olacaksınız...
Etiketler: drift, how to, Keiichi Tsuchiya
6 Comments:
Çok iyi bir çalışma olmus drift te bayılırım drifti ilk tokyo drift te gördüm ve çok sevdim artık en büyük hayalim drift plotu olmak drift aracının en büyük özelliği tabiki arkadan itişli olmasıdır bu doru ama unuttuğunuz bi nokta var MITSUBISHI LANCER EVO ...
By Adsız, at 8/27/2008
Kesinlikle unutmadım. Hatta şunu da söylemek isterim ki ; drift yarışlarında yarışan çoğu Evo ve Impreza ' lar arkadan itişli hale getirilmişlerdir. 4 çekerli araçlar , drift için haddinden fazla yol tutuş sergiledikleri için çoğunlukla tercih edilmezler. Çünkü onlarla drift yapmak asfalt zeminde oldukça güçtür. Ama tam tersi , toprak parkurda ise 4 çekerler ile kaymak daha kontrollü ve kolaydır. Toprakta 2 çekerliler ile çok daha kolay kayarsınız ama kontrol altında tutmak çok daha zordur. Aradaki temel fark , hangi zeminde yanlamak istediğiniz ile ilgilidir.
By Erhan YILMAZ, at 8/27/2008
Tabi Dediklerinize Katılıyorum Söyledikleriniz Çok Mantıklı Tabide Ama Arabalar İçinde MITSUBISHI EVO Geçmediği İçin Tedirgin Oldum Çok Güzel Bir Paylaşım Sitesi Ama Kimsenin Dikkatini Çekmiyormu Ne Bu Sayfanın Yorumlarla Kaplanması Gerekirdi...Tkr TşK
By Adsız, at 9/14/2008
Bu blog beğeninizi kazanabildiyse ne mutlu...
Reyting konusunda ise ;
az olsun bizden olsun...
:)
By Erhan YILMAZ, at 9/16/2008
Hocam harika yazmışsınız. Ellerinize sağlık olsun. Hakikaten çok güzel bir spor dalıdır bence. Ama bence unutulan bir araba markası daha varki o da Nissan SKYLİNE.
By Mehmet Kahveci, at 7/31/2009
Mehmet bey,
Skyline da aslında 4 çeker bir araç , o yüzden safkan drift araçları arasında yer almıyor. Ama tabii ki Skyline ' ın da sadece arkadan itişli bazı özel modelleri var. Ama en büyük dezavantajı yüksek gövde ağırlığı olan Skyline , az önce de belirttiğim gibi safkan bir "drifter" değil , büyük modifiyelerle drift için elverişli hale getirilen bir araçtır.
Saygılarımla...
By Erhan YILMAZ, at 8/10/2009
Yorum Gönder
<< Home